Yine bir Romanya takımı, yine Avrupa Birliği’nde olmasına rağmen bize Romen vizesi yolları. Hayır ben konsolosluğun hemen bitişiğinde otururken bu kadar vize almamıştım, taşındım sürekli eski sokağımdayım. Neyse ki adamlar beni tanıyorlar da kolayca alıyorum ama bu sefer taam 10 gün vermişler, eksik olmasınlar.
Romanya’da, Ukrayna’da, Estonya’da maç oldu mu, Türk insanının sporseverlik duyguları pek bi kabarır nedense… Millet işi gücü bırakır, takım aşkına vurur kendini yollara. Hem de uçakla 1 saat süren Romanya’ya maç günü değil, birkaç gün öncesinden gider ki iyice konsantre olsun, maç havasını iyice içine çeksin.
Bu sefer maç Bükreş’te değil Cluj’da olduğu ve Cluj’a da direkt uçak olmadığı için ben de bu takımdaşlarıma katıldım ve maçtan 1 gün önce gittim Cluj’a. Aslında takım ve biz ayrı uçaklarla gidecektik ama fazla talep olmadığı için (şoktayım nasıl olmadığına o da ayrı tabi) iki uçuşun birleştirildiğini ve takımla beraber gideceğimizi alanda öğrendik. Tabi 2 uçak küçük bir uçakta birleştirilince dolmuş usulü gittik Cluj’a.
Gelmeyenlerin, galibiyete inanmadıkları için gelmediklerini düşününce kızdım tabi ama Türk erkeklerinin gelmeyeceğini öğrenince kendilerini yerlere atan, ağlayan, üstlerini başlarını parçalayan Romen kızlarının yanında benim kızgınlığım hiç kaldı.
Seyahatimize dönersek; yurtdışı uçaklarında çoğunlukla sponsor şirketlerde çalışan şanslı kişiler olur. Taraftar yerine kişiler dedim çünkü gelenlerin çoğu Galatasaray taraftarı bile değildir, hatta futbolla hiç alakası olmayanlar bile bulunur bazen. Şirketi onu seçmiştir bu yurtdışı gezisi için ve uçağa rakip takım atkısını takarak dahi gelebilir utanmadan. Bunların başına neler geldiğini az çok tahmin ettiğinizi zannederim. Evet, tüm uçak adamın üzerine çullandı, çıkar lan o kaşkolu, yoksa yediririz sana, burası dingonun ahırı mı, Galatasaray uçağı, terbiyesiz herif dendiğini sandınız değil mi? Öyleyse çok yanıldınız. Adam, salına salına dolaşırken kimse birşey demedi. Ben, beyefendi ayıp oluyor, böyle nispet yapar gibi, çıkarın o kaşkolu lütfen dediğimle kaldım. Gerisi de terbiye sınırları dahilinde (!) rutin bir sohbet şeklinde gelişti haliyle.
Haa bu çıkışım beni efsane yapmadı mı, yaptı. Aylarca, işte uçaktaki kahraman kız bu kız diye anılmadım mı, anıldım. Erman Toroğlu bile ekranda benden bahsetmedi mi, etti. Hala niye mi eleştiriyorum öyleyse bu durumu? Çünkü gurbetteki maçlarda tribünde her türlü bayrağa, formaya tamam ama taraftar uçağında ezeli rakip kaşkolu takmak provokasyondan başka birşey değildir. Tıpkı Galatasaray Adası’da gidip ezeli rakip havlusu serdiği için kovulan ve sonra da ağlayan kadının yaptığı gibi… Sporun temaşa olduğunu en ateşli savunanlardan birisi olsam da amacı diğerini kızdırmak, olay çıkarmak olan böylesine hareketlere ne yazık ki anlayışım yok benim, olamaz da. Asıl bu tarz hareketlerin rekabeti nefrete dönüştürdüğünü, hoşgörüyü yok ettiğini düşünüyorum.
Neyse gelelim Cluj’a. Cluj, yaklaşık 700.000 nüfuslu, komünizmin izlerini hala belirgin şekilde taşıyan, yeşil ama bir o kadar da sıradan bir Avrupa şehri.
Hava Manchester’daki kadar olmasa da buzz! Sokaklara çıkıp biraz fotoğraf çekeyim dedim ama çekecek hiç birşey bulamadım dersem yeridir. Aşağıdaki fotoğraflar, belki inanmayacaksınız ama Cluj’un merkezi meydanı. Her iki açıdan da çektim birşey görürüm diye ama nafile…
Akşamüstü yapacak başka hiçbir şey olmadığı ve takımı da maçtan önce görmek istediğimiz için maçın oynanacağı Dr. Constantin Radulescu stadındaki antrenmana gittik. Bu antremanlarda takımın havası iyiyse ertesi gün maç mutlaka iyi geçer. Tecrübeyle sabittir.
Antrenmanın ilk 15 dakikası basına açıktır, sonrasında gazetecileri çıkarırlar. Gazeteciler sağ olsunlar onlar gittikten sonra çok gizli ve müthiş şeyler yapılıyor sandıkları için farklı taktikler verildiğini filan yazarlar ama takım genelde dar alanda kısa paslaşmalar yapar, hafif bir ter idmanı şeklinde geçirirler maç öncesi son yeşil alan buluşmalarını.
Sadece ilk 11’e yakın futbolcular daha önde yer alırlar ama bu sefer takımın ilk 11’i çok da gizli değil zaten. Hele de Ujfaluji gibi defansın bel kemiği daimi sakatken, Elmander gibi en tecrübeli forvetin sakat, en sürprizli adamın Engin Baytar hakeme kafa attığı için 11 maç ceza alıp, ligde oynayamadığı için formsuzken çıkacak kadro için yazı tura atmaya gerek yok. Kadro belli… Fernando Muslera, Emanule Eboue, Cris, Dany, Albert Riera, Hamit Altıntop, Yekta Kurtuluş, Selçuk İnan, Emre Çolak, Burak Yılmaz, Umut Bulut
Antrenmandan sonra Baracca diye İtalyan lokantasına gittik.
http://www.baracca.ro/ Cluj’da bu kadar güzel yemekler beklemiyorduk, gerçekten çok beğendik. Tek kötü yanı içerde sigara içilmesiydi. Romanya henüz dumansız hava sahasına geçmediği için Cluj’da her yerde sigara içiliyordu. Cluj’la ilgili anlatabileceğim tek güzel yer bu restaurant’dı. Belki bazı arkadaşlarımızın anlatacağı başka güzel anılar, adresler de vardır ama kendilerini maça kadar hiç göremediğimiz için detaylarını bilemiyorum tabi.
Gelelim maça; Cluj, Şampiyonlar Ligi H Grubu’ndaki en zayıf halka gibi görünmesine rağmen, Braga’yı deplasmanda yenmiş, bizimle berbat yağmurlu havada olsa da berabere kalarak hiç de kolay lokma olmadığını göstermişti. Bu maç bizim için tam anlamıyla “ya tamam ya devam” maçı olacaktı. Takımın başında Fatih Terim olunca bu kadar kısa zamanda tamam demeyeceğimize emin olduğum için rahattım. Hatta havaya girip maç günü twitter’dan “akşam kesin yeneriz” mesajları dahi attım. Yine de maç heyecanlı geçti.
Bizi deplasmanlarda Galatasaraylı taraftarların yanına değil de numaralı tribününde ev sahibi takım taraftarlarının arasına oturturlar. Normalde arkada yiyecek bir sandviç bile bulamazken, Şampiyonlar Ligi tarihinde ilk kez gördüğüm özel bir lounge vardı ki menüde bir kuş sütü eksikti. Görgüsüzlük olmasın diye resim çekmedim ama açık büfe, ps, langırt, çekilişler, özel gösterimler… Yemek sözü geçmeyen bir maç ve seyahat yazısı yazamayacağım gerçeğini artık siz de kabul ettiğinize göre maça devam edebiliriz.
İlk golü biz atınca önümüzdeki Romanya’da yaşayan Türkler de bizimle kalkıp sevindiler. Maçla hiç alakası olmayan ve soba borusu gibi sigara tüttüren kızlar da sevindi ama niye o kadar sevindiler anlamadım. Olsun bizimle beraber sevindiler ya… 52. dakikada Rumenlerin golü olunca kızlardan biri kalkıp daha çılgınca sevinmez mi? Bi de arkaya bakıp bi hareketler filan… Ben bir yandan 2. golü bekliyorum ama bir yandan da gol olmazsa kızın o kıl kuyruk saçlarını yolmaya hangi noktadan başlayacağımla ilgili planlar yapıyorum. Neyse dua etsin ki Burak Yılmaz 2 tane daha gol attı da ben de kızı yolmak zorunda kalmadım. Bu arada Burak Yılmaz, Şampiyonlar Ligi’nde hat-trick yapan ilk Türk futbolcusu ünvanını aldı ki, kolay kolay kimsenin kıramayacağı bir rekor oldu bu. Onun imzasıyla süslenen bu maç bileti de böylece daha değerli oldu benim için.
Bi ara hatırlatın da yorum programlarında sıkça duymaya alışık olduğumuz futbol geyikleriyle ilgili (hat trick, bal yapmayan arı, maçı sürklase etmek, kanat bindirmesi, stoperi göbeğe çekti, al da at der gibi yaptı, duvar pası, vs…) bir yazı yazacağım. Geyik demişken, Cluj’u böyle iştahla yenmemizin bir sebebi daha varmış meğer. Alttaki resimde takımın kuruluş yılına bakan ne demek istediğimi anlayacaktır. :))
Maçtan sonra havaalanında aslında kapalı olan ama bize özel açtıkları bir terminalden döndük. Güya kolaylık olsun diye bunu yaptılar ama 2 tane görevliyle hem pasaport hem de arama yapınca takım 1 saate yakın sırada bekleyerek girdi içeri. Hava alanlarında uçuş personeli gibi takımın da önceliği vardır, aklınızda olsun. Yoksa benim gibi siz de önce geçtiğiniz için Fatih Hocamın tatlı tebessümlerine (!) maruz kalabilirsiniz.
İstanbul’a inmemiz ancak sabah 04.00 oldu. Hem maçta bağırmanın, hem de uykusuzluğun etkisiyle hepimiz sessizce pasaporta yürüyorduk. Kadının biri; “kaç tane yediniz?” diye seslendi bizim gruba doğru. Hey güzel allahım, beni mi seçiyorsun bu insanları terbiye etmek için?.. Tek kaşımı kaldırıp, ellerimi belime koyup “ne yenilmesi be, yendik, hem de 3 – 1 yendik taam mı” demem toplam 2 saniye sürdü.
Bu sefer forma filan yok, boşuna beklemeyin. İnşallah bir dahaki Braga maçından hem forma hem de zaferle dönmek dileğiyle..
2.137 Comments