Cep telefonunun, sosyal medyanın olmadığı, sokakta oynamanın dibine vurduğumuz o güzel günlerden beri günlük tutar, anket defterleri hazırlar, şiir yazar, karikatür çizer ve bulduğum ne varsa toplar arşivlerdim.
Çocukluk aşkım Galatasaray’dı.
Galatasaray’’la ilgili herşey; Galatasaray Maçlarına Gitmek, Galatasaray Spor Kulübü’ne üye olmak, Galatasaray Adası’na çıkmak, Futbolcularla resim çektirmek, Spor yazarı olmak, Galatasaray yazmak…
Bir de dünyayı gezmek…
O yaşlarda bunların hepsi hayaldi, hatta hayalden bile öte, imkansızdı.
Büyüyüm, okudum, erken yaşta iş hayatına atıldım. Hala çalışıyorum. Geç de olsa maçlara gitmeye başladım, hem de ne gitmek. Yıllarca içerde dışarda her maça gittim. Artık yoruldum, daha seçme gidiyorum.
Bu arada Kulübe üye oldum.
Galatasaray Adası’nın kime kiralanacağının karar verildiği genel kurulda oy kullandım.
Futbolcularla fazla resim çektirmedim ama Allah sizi inandırsın bazıları benimle resim çektirdiler.
Fotomaç, Tercüman ve Bugün gazetelerinde spor yazarlığı yaptım.
Dünyayı gezdim diyemem ama epey bir yer gördüğüm söylenebilir. Aslında daha çok yer görebilirdim, sevdiğim yerlere 10 kere gitme huyum olmasaydı.
Seyahatler birikmeye ve ben de unutmaya başlayınca da blog yazmaya karar verdim.
Seyahatlere biraz aileyle, çokça arkadaşlarla ve daha çokça tek gittim. Yazılarımda çoğunlukla tatil için gittiğim seyahatleri anlatıyorum. Dil eğitimi için gittiklerim de var. Maç için gittiklerim artık deplasman yazısından ziyade yemek seyahatlerine & yazılarına döndü.
Hem kendim için ileriye not bırakıyor hem de aynı yere benden sonra gideceklere bazen hayati bazen de kulaklarına küpe tavsiyeler vermeye çalışıyorum.
Yani anlayacağınız web sitem benim yeni nesil günlüğüm. O yüzden sürç-i lisan edersem, kendimle olan samimiyetimdendir, şimdiden affola…