Kayseri güzel bir şehir; en güzel deplasmanlardan ve ligde de 2 takımı olunca, senede 2 kere gitmek farz oluyor. Daha 2 ay önce gitmiştim Kayserispor maçı için Kayseri’ye ama bu sefer de Erciyesspor maçı için düştüm yollara.
İşte gençler, çok film izlerseniz, sizin de devreleriniz benim gibi yanar böyle.
1 saatlik rahat bir yolculuktan sonra Kayseri’ye vardığımızda siyah camlı bir araba beni havaalanı kapısında bekliyordu. Havaalanından Kayseri şehir merkezi yakın ama olsun, arabayla gitmek hem daha rahat hem de görevin doğasına uygun oldu.
Havaalanından çıkıp, görevin diğer kısmına geçtik.
Karton paketin üzeri;
Bak Allah adı verdim,
Kırılırsa canımıza okurlar
ve benzeri yazılarla donanmış bulunduğundan hediye paketi yapmak için gerekli malzelemeri almak üzere kırtasiye ve tuhafiyecileri gezdik. Bu sırada yolumuzun üzerinde olan ve arkadaşımın çok tavsiye ettiği yeni bir pastırmacıya gitmeyi de ihmal etmedik.
Muhtemelen “Dayı – Yeğen” pastırmacım, onları aldattığımı öğrenince çok üzülecekler ama ben bir de Hayrullah’ı denemeye karar verdim. http://www.pastirmacihayrullah.com/list/list.asp?ktgr_id=31
Kayserili abim bir yandan pastırma keserken bir yandan da sabahtan beri dükkana gelen televizyoncu, haberci, gazeteci ve ünlü kim varsa sıralıyordu. Geldikten sonra hava atma konusunda pek de haksız olmadığını anladım, pastırması gerçekten de nefisti.
Pastırma işini hallettikten sonra otele gittik. Takım yine Novotel’deydi. Hızlıca mantılarımızı söyledik.
Bu sefer mide fesadı geçirmemek için hem çıtır hem de normal mantıdan yarımşar porsiyon söyledim. Kağıtta gelen pastırmayı içine fazlaca limon koyulması sebebiyle beğenmedim. Siz siz olun, evde folyoda yaparken limon koymamaya dikkat edin.
Yemekleri yedikten sonra paketleme işine girişmek üzere takımın son olarak toplandığı ve maça gitmek üzere hazırlık yaptığı salonun yanındaki odaya gittik. Takımın deplasman seyahatlerini nasıl geçirdiğini merak edenler için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadım ve sizin için fotoğrafını da çektim.
Planımız, paketleri yarım saatte yapıp sonra ev yapımı sucuğuyla meşhur olan Cihan Pastanesi’ne gitmek ve oradan da Türk kahvesi içmek için Billur Kahve’ye http://www.billurkahve.com.tr/ gitmekti fakat paket işi sandığımız kadar hızlı gitmedi. Aldığımız onca paket kağıtları yetmedi.
Kağıtların devamını da bulamadılar. Beklemeyle beraber 2 saat vakit kaybedince bizim sucuk da kahve de yalan oldu. Hatta otelden çıktığımızda maçın başlamasına 15 dakika vardı. Allahtan yollar çok açıktı da maçın tam başlama düdüğüyle içeri girdik.
Kayseri’de maç saati havanın (-)nin altına düşeceğini bildiğimden içime kat kat giydiğim ve otelde kurdeşen dökmeme sebep olan yün içliklerin, 2 kat çorabın, kaz tüyü montların, yün bilimum malzemenin hiçbir yararı olmadı. Çünkü maçı locadan izledik. Hatta geç gittiğimizde locanın dışardaki koltukları da dolduğu için maçı camın arkasından izledik.
Deplasmanda oturacağımız yerleri, kulüple koordine olarak tur şirketi belirliyor. Çoğunlukla protokolde, bazen de vip bölümünde oturuyoruz. Bu sefer çok soğuk olduğundan ve ilk 18’de yer alamayan futbolcular da bizimle izleyeceğinden bize locadan yer almışlardı. Üşümediğim için sevinmem gerekirken hazırlıklarım boşuna gittiği için üzüldüm bile denebilir.
Rakibi küçümsemek olmaz, biz ne lig sonuncularından ne mağlubiyetler aldık ama bu sefer ligin son sırasına demir atmış Erciyesspor’u yeneceğimize inancımız tamdı. Bu yüzden bizim maçtan hemen önce teknik direkötürlük görevine getirilen Hikmet Karaman’ın da kurtamayacağını biliyordum Erciyes’i.
Maç, geçen seneki mücadelenin kopyası olarak başladı. Geçen sene de Sneijder’in erken golüyle başlamıştık ve 2. golü Burak atmıştı. Bu sefer de aynısı oldu. Maç sonucu da aynıydı ama 3. golü Burak Yılmaz değil Melo attı bu sefer. İşte bu da maç biletim ve yetkili imzaları;
Taraftarımız da maçın başından sonuna kadar hiç durmadan takımına destek oldu. Yeni bir beste vardı ama kaç kere söylemelerine rağmen anlayamadım. Anlayan varsa bana da söyler mi?..
Bu arada maç sonunda amigomuz Sabri, tribünlerin isteğini kırmayarak sarı – kırmızı dumanlar eşliğinde yine showunu yapıp tüm tribünlere üçlü çektirdi.
Şimdi farkettim de futbol terminolojisine hakim olmayanlar için üçlü çektirmek ne tuhaf bir kelime değil mi? Bilmeyenler için çok kısa açıklayalım; tribün futbolcuyu çağırır, futbolcu da tribünün önüne gelir. Eğer sözkonusu Sabri’yse önce eliyle sus işareti yapar ve sonra olabildiğince büyük el – kol hareketletiyle tüm tribüne hazır olsunlar diye 3’e kadar saydırır. Eskiden daha uzun sürerdi ama artık daha kısa sürüyor üçlüler. Ardından tribünler Cimbom marşı söylemeye başlar. Aman ya, ne diye tamamen hareketsel bir şeyi yazıyla anlatmaya çalışıyorum ki buyrun canlı canlı izleyin. http://www.youtube.com/watch?v=If6N2BAUcL4
görenler için çok güzel bir uygulama olmuş. Kayseri’de bir döner kümbet olduğundan bu sayede haberdar olmuş oldum. Bir dahaki deplasmana burayı da görülecekler arasına alıyorum.
Son olarak, gizemli hediye görevinin asıl ve en çok konuştuğumuz bir parçası vardı ki buraya sadece resmini koyabiliyorum. Detayları mı?
E ama baştan beri diyorum ya gizli görev gizli görev diye. Sorma ama okuyucu, adı üstünde gizli görev işte. J
2.610 Comments