6. haftadaki rakibimiz Orduspor. Orduspor 2011 – 2012 sezonunda 1. Lige çıkmıştı ama geçen sene maç cumaya geldiği için gidememiştim. Bu sene de cuma günü gerçi ama hiç görmediğim Ordu’yu görmek için gitmeye kararlıyım. Cumartesi – Pazar maçları neyse de Cuma günkü maçlar, haftanın son ve haliyle en yoğun iş gününe denk geldiği için gelmek zor olabiliyor. Fakat bu sene de devamlılık karneme eksi yazılsın istemediğimden atladım gittim.
Ordu’ya gidebilmek için Samsun Çarşamba havaalanına gitmeniz gerekiyor. 1.5 saat süren kolay bir uçuştan sonra Samsun’a ulaştım. Samsun’a her gelişimde tuhaf bir huzur kaplar içimi nedense. Kurtuluş mücadelesine buradan başlanmış olması bana yaşadığımız günlere rağmen bir güven verir. Bunda şehrin girişinde bizi karşılayan, orijinaline birebir sadık kalınarak yapılmış Bandırma gemisinin de etkisi var sanıyorum.
Samsun’a gidip kapalı pide yemeyeni dövüyorlarmış diye duyduğumdan hemen şehrin içine girip Öz Terme Pidecisi’nde pidemi yedim. http://www.oztermepide.com/ Aslında “Dö La Pi”de yemeyi planlamıştım ama servisteki amca burayı tavsiye edince oraya gittim. Daha önce Körfez ve Gülhan’da pide yemiş biri olarak beni uçurmadığını itiraf etsem de yine de İstanbul’da yenecek pek çok yerden güzel olduğunu söyleyebilirim.
Samsun’dan Ordu’ya minibüsten hallice bir midibüsle gittim. Sağ olsun şoför amca nadide arabesk parçalarının çalındığı bir radyo istasyonu açmıştı. O kadar nadide ki “elim kolum bağlanmış, çaresizim allahım, bu canımı sen verdin, şoför amca almak istiyor” şarkısı dışında bildiğim tek şarkı yoktu.
Normalde uyarmakta bir sakınca görmeyen ben, bu deplasmanda herseyin yolunda gitmesini istediğimden inince kendimi jiletlemek üzere katlanıyorum 3 saatlik yolda çalan korkunç şarkılara.
Ordu’da hava, tam maç havası dediğimiz türden, günlük güneşlik. Ben vardığımda neredeyse 5’i geçtiğinden jet hızıyla yemeğimi yiyip kalkıyorum Ordu’yu keşfetmeye. Buraya koca bir parantez açmam lazım. Bu yöredeki mezgit balığının tadını anlatmak gerçekten mümkün değil. Mısır ununa bulanıp kızartılmasına rağmen hiç kızartmanın o ağır tadı gelmiyor. Tek kelimeyle enfes! Daha önce Trabzon deplasmanında yediğim ve tadı damağımdan gitmeyen mezgite burada da kavuştuğumda yolculuğun bütün yorgunluğu gitti inanın.
Yemekten sonra yeni hizmete girmiş teleferiklerle Boztepe’ye çıktım. Ama ne Boztepe! Kuş bakışı şahane bir şehir manzarası var Boztepe’nin. Deniz kenarında bindiğiniz ve her 30 saniyede bir gelen teleferik toplam 10 dakikada tepeye varıyor. Ordu’ya giden mutlaka ve mutlaka teleferikle Boztepe’ye çıkmalı. Hele benim yaptığım gibi tam gün batımı saatinde çıkarsanız hem gündüz hem de gece manzarasının keyfinin doya doya yaşayabilirsiniz.
Yukarıda ancak bir kahve içecek kadar vaktim vardı ve her zamanki gibi sütlü Türk kahvemi söyledim.
Hep alışık olduğum üzere, ilk gelen kahve kesilmişti. Garsonlara gösterip ve bir kez daha detayıyla anlatıp sütlü Türk kahvesi ısrarımı sürdürdüm. Buradan sütlü Türk kahvesi deyince şaşıran tüm garson camiasına sesleniyorum; Sizin anneniz çocukken misafir geldiğinde size hiç sütlü Türk Kahvesi yapmadı mı allasen? Siz de büyük bir hazla koca insan oldum ben sevinciyle içmediniz mi kahveyi? Ben yarım gurur yaşardım; çünkü ablamla bana 1 fincan kahve yapılırdı ve yarım yarım içerdik. 🙂
Neyse ikincisinden de bir yudum aldıktan sonra onları da kendimi de daha fazla yormamaya karar verdim ve koşar adım maça yetişmek üzere geldiğim yoldan yine teleferikle Boztepe’den ayrıldım.
Şu ışıkları yanan yer stad. Ne kadar kompakt bir şehir değil mi? Her yer her yere yakın.
Gelelim maça; Takım yorucu Manchester seyahati üzerine Manisaspor’dan 3 puanı 3 gol ve güzel oyunuyla almıştı. Yorgunluğu ancak geçmişken ve önünde kritik Braga maçı varken bu maçı da alması gerekiyordu ama Ordu öyle bir oynadı ki, sabaha kadar oynasak yenemezdik ve yenildik de zaten.
Bu maça dair söylenecek en güzel şey, İstanbul’a döndüğümüzde “yenilsen de yensen de, taraftarın senle, üzüntünde sevincinde, seninle birlikte” tezahüratıyla bizi karşılayan bir grup taraftarın verdiği destek oldu. Beni olduğu kadar takımı da mutlu ettiğine inandığım bu karşılama, yenilgi dönüşü hiç karşılaşmadığımız bir durum olduğu için bu maça dair hatırlanacak en özel andı.
Yenilince maç yazısı da olduğundan daha kısa oluyor işte böyle. Olmazsa olmaz bir futbol klasiğiyle satırlarıma son vermenin zamanıdır; “artık önümüzdeki maçlara bakacağız”
2.577 Comments